Kıbrıs

Prof. Dr. Ahmet Ünsal’dan Kurban Bayramı üzerine…

Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Ahmet ÜNSAL Deniz GÜRGÖZE’nin sorularını yanıtladı.

Bazı kesimler Kur’an-ı Kerim’de kurban kesme emrinin olmadığını ve Hz. Peygamberin hiç kurban kesmediğini iddia ediyor. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’i Hz. Muhammed’e, Hz. Muhammed’i de bize gönderdi. Dolayısıyla biz Kur’ân-ı Kerîm’i de İslâm’ı da Hz. Peygamberden öğrendik. Yani İslâm dininin yegâne kaynağı Hz. Peygamberin bizzat kendisidir. İşte Hz. Peygambere gönderilen o Kur’ân-ı Kerîm’in 108. Suresi olan Kevser Suresinin 2. Âyetinde “Rabbin için namaz kıl ve O’nun adına kurban kes” buyurulmaktadır. Bu emir üzerine peygamberimiz Hicretin İkinci yılından itibaren her Kurban Bayramı’nda kurban kesmiş ve Müslümanlara kurban kesmelerini emrederek “İmkânı olduğu halde kurban kesmeyen kimseler bizim mescidimize gelmesin!” demek suretiyle bu dinî vecibeyi kesinleştirmiştir. Bizzat katıldı Veda Haccına giderken kurban edilmek üzere 100 deveyi Mekke’ye gönderdiği ve bunlardan 63 tanesini bizzat keserken 37 tanesini de Hz. Ali’ye kestirdiği bilinmektedir. Yine Hz. Ali’ye “Benden sonra da her yıl kurban kes ve bir kurban da benim adıma kurban kes” dediği bilinmektedir. Bu emir üzerine Hz. Ali’nin vefatına kadar bir kurban da Hz. Peygamber adına kesildiği bilinmektedir. Hatta günümüzde bile maddi imkânı olan kimseler bir kurban da Peygamberimiz için kesmektedirler.  

Müslümanların Kurban Bayramı’nda yapması gereken en önemli şey nedir?

Normal rutin müslümanlığın dışında erkeklerin bayram namazına gitmesi vaciptir. Bunun yanı sıra ekonomik olarak gücü olanların kurban kesmesi ve bayram ziyaretlerinde bulunması, komşu ve akraba bağlarını güçlü tutmak için her vesileye başvurması gerekir. Ayrıca Efendimiz bayram sabahları kabir ziyaretlerinde bulunurdu. Biz de mümkünse bayram sabahları ahirete göçen yakınlarımızın kabirlerini ziyaret etmeliyiz. Bayramda fakirleri, yetimleri, yoksulları ve çocukları sevindirmeliyiz. Biz aciz kullar olarak bizden daha aciz olanları sevindirirsek ve bunu Allah rızası için yaparsak Allah da bizi sevindirecektir.

Dini vecibelerini yerine getirmeyen bir kişi sadece bayramda namaza giderse bu durum bir sorun yaratıyor mu?  

Bu konu hakkında yorum yapmam mümkün değildir. Çünkü ben de diğer herkes gibi bir kulum ve ben de hepsini yapmaya çalışıyorum ama layığı veçhile yapabildiğimizi söylemek mümkün değildir. Allah herkese gücüne göre sorumluluk yüklüyor. Gazze’de düşen bombaları durdurmaya gücümüz yetmese de bombaları atanların ürünlerini almamaya ve onları desteklememeye gücümüz yetiyor. Dolayısıyla o ürünleri almaya devam ederseniz bunun hesabını Allah sizden soracaktır. Dünya’nın bir yerinde bulunan coğrafyada ki insanlar Allah’ın emir ve buyruklarının %80’ini, bir başka coğrafyadakiler %50’sini, diğerleri ise %5’ini yerine getiriyor olabilir. Allah, bu yüzdelere bakmadan herkese aynı güneşi, havayı ve suyu veriyor. Kulluktaki noksanlık bize nimetteki noksanlık olarak geri dönmemektedir. Böyle olunca herkes bir nefis muhasebesi yapmalı ve doğru cevabı kendisine vermek suretiyle itaatin en güzelini itaat edilmeye en lâyık olana arz etmelidir.

Oruç tutmayanlar veya tutamayanlar usule göre neler yapmalıdır?

Sağlığı elverişli olmayıp bundan sonra da elverişli olmayacak kişilerin tutamadıkları her bir gün için fidye adı altında iki öğün yemek parası vermek zorundadır. Fakat genç ve sağlıklı bireyler ilk fırsatta oruç tutmak zorundadır. Onların tutamadıkları oruçlar için fidye vermeleri üzerlerinden oruç tutma sorumluluğunu kaldırmaz. Tutmayanların gönlüne Allah oruç tutma muhabbeti versin. Çünkü, “Yarabbi, ben ne yaptım ki bu sene oruç tutanlar listesine giremedim?’’ diye düşünmek gerekiyor. İnsanoğlu mahşer gününde tutulan orucun mükafatını görseydi 12 ayın sadece bir ayının oruçla geçirme emrini çok az bulurdu.  

Bir etin helal mi haram mı olduğunu nasıl anlarız?

Öncelikle şu genel kuralı belirtelim. İslâm dini varlıkları üç kategoride değerlendirir. Can-kan-eşya. Can ve kanda asl olan haram olmasıdır. Herkesin kanı da herkesin canı da herkese haramdır. Bunlar ancak belli şartlar ve kurallar dâhilinde helal olabilir. Herkesin kanını dökmek haramdır ama savaşta bu yasak vatan ve canı korumak adına geçici olarak meşru olur. Birbirine yabancı olan bir erkek ve kadın nikahlandıklarında birbirlerine helal olur…

Et tüketiminde de durum böyledir. Öncelikle her canlı hayvanın eti helal değildir. Eti helal olan hayvanlara Kur’ân-ı Kerîm’de “En’âm” adı verilmiştir. Bunlar deve, sığır, koyun, keçi ve kümes hayvanlarıdır ki bunlar ehlileştirilmiştir. Yine bazı av hayvanları da usulüne uygun avlandıklarında helal olur.

Eti helâl olan hayvanların bizce yenilmesinin helâl oluşunun ikinci aşaması bu hayvanları kimin kestiğidir. Müslümanların Yahudi ve Hıristiyanların kestiği hayvanlar eti yenilebilir. Mecusî, Budist, Taoist, şintoist, ateist ve deistlerin kestiği hayvanlar yenmez. Dolayısıyla kendini sözü edilen üç dinden birine mensup olan kimselerin birçoğunun deist ya da ateist olması ihtimalini de göz önünde tutmak gerekir. Belki akla “biz bunları nasıl tespit edebiliriz ki? gibi bir soru gelebilir ki doğrudur ancak et tüketimi sebze ve meyve tüketimine benzemediği için güven çok önemlidir. Hayatın bir çok veçhesinde aldatılma riskiyle karşı karşıya olduğumuz bilinciyle yaşamak zorunda olduğumuz artık inkâr edilemez bir gerçektir.

Yediğimiz etin helâl olabilmesinin üçüncü şartı ise hayvanın kesilme usulünün dinen meşru olmasıdır. Hayvan solu üzerine yatırılmalı, kanı uygun bir yere akıtılmalı, mutlaka boğazından kesilmeli, yemek borusu, nefes borusu ve iki şah damarı kesilmeli, keserken besmele çekilmeli ve kanının içeri değil dışarı ve tamamen akıtılmış olması gerekir. Kendi kendine ölmüş hayvanlar leş hükmünde olduğu için helal olmadığı gibi boğazından kesilmek yerine bir başka usûl ile öldürülen ehli hayvanların eti de yine helal olmaz.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu