Deniz Gürgöze yazdı: Bir Sunat Atun bu ülkeyi ne hale getirdi!
Türkiye Cumhuriyeti’nin gözü kulağı her zaman Kuzey Kıbrıs’ta oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerindeki etkisi de her zaman gündem olmuştur. Süreçler içersinde yaşanan siyasi olaylar hep müdahale yönünde yorumlandı. Hatta son yaşanan siyasi krizler de Türkiye Cumhuriyeti’nin en yukardaki isimlerine mal edildi.
Türkiye Cumhuriyeti’ni bir yana bırakın…
Bugün Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan siyasi sorunların hatta diğer bir deyimle “oyunların” ana nedeni nedir?
Bu olayların kaynağının esas nedeni bazı siyasilerin koltuk ve cep doldurma sevdasıdır. Bu siyasi rantçılar, iç çatışmanın doğmasına vesile olmuştur.
Utanılacak bir dönemden geçerken kimsenin yüzü kızarmıyor. Kimse hata yaptım ya da yanlış yaptım da demiyor. İşin garibi kimse suçlu degil ve olaylar yargıya taşınmıyor bile….
Kimse, şaibeli icraatlarından ötürü yargılanmadığı sürece, her seferinde bir benzer şaibeli icraat tekrar edilecektir.
Bu ülkenin başına gelebilecek en kötü siyasi olaylar 2021-2022 yılında yaşandı.
Bir Ersan Saner olayı…
Bir Faiz Sucuoğlu olayı…
Bir Sunat Atun olayı…
Bilinmelidir ki bu ülkeye Türkiye’nin etkisi dün olduğu gibi bugün de vardır, yarın da var olacaktır…
Ama bu ülkede yaşayan bizler artık gözümüzü açtık… Kimse kimseyi kandıramaz. Kandıramadığı gibi herkes kimin ne kadar bu ülkeye faydası var ya da yok bilincindedir.
Gelelim konumuza…
Sevgili Sunat Atun. 3 kez hacı olmuş ama kalbinin derinliklerinde sorgulayacağı vicdanından önce halkın huzurunda bazı soruların cevabını vermek zorundadır.
Kendisi; ülkemize, hükümete ve partisine verdiği zararla havada kalmış soru işaretli bir çok soruyu cevapsız bırakmayı tercih edebilir ama unutmamalıdır ki zamanla siyasi hatalarının bedelini siyasi kariyerini kaybederek, hızla çıktığı basamakları hızla aşağıya inerek ödeyecektir.
Evet uzun süre herkesin kafasını karıştıran bu soruların cevabı aslında az çok bilinse de yargının huzuruda verilecek cevaplar daha etik ve doğru olacaktır…
Evet, bu ülkede yaşanan KIB-TEK olayları ile ilgili senaryonun baş aktörü olan Sunat Atun’a soruyorum;
Sayın Sunat Atun, o dönemki hükümette Ekonomi ve Enerji Bakanı olduğu zaman KIB-TEK’in kendisine bağlı olmasının akabinine, yaşanan sorunlardan hükümetin bozulup yeniden kurulmasının ardından henüz kimlerin o koltuğa oturacağı netleşmeden ‘’Ben Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’nı istemem, Maliye Bakanı olmayacak isem hiçbir bakanlıkta görev almam’’ diyerek tehditvari şekilde Maliye Bakanlığı’na getirilmiş ve göreve gelir gelmez de ilk icraatı Maliye Bakanlığı’na KIB-TEK’i bağlamak olmuştur. Neden KIB-TEK’i Maliye Bakanlığı’na bağlama konusunda ısrarlı oldunuz? Bu KIB-TEK sevdanızın nedeni nedir?
İkinci bir soru ise;
İhalesiz olarak ülkemize akaryakıt taşıyan gemi için daha önce tonu 149 dolar ödeme yapılıyorken şimdi tonuna 75 dolar ödeniyor… Defalarca 149 dolar tonu üzerinden ödenen miktar bugün nasıl oluyor da 75 dolar tonuna geliyor? Bu kadar zaman yapılan ödeme sonucu arada oluşan o fark nereye gitti? Bugünkü navlun ücretleri ile dahi bu paranın 55-60 dolar tonu olması gerekirken bu fiyat farklılığı nereden kaynaklanıyor?
Üçüncü sorum;
İhalesiz ihaleler yasal mı? Bu yasal ise niye ihalelere erken çıkılmadı ve son gün beklenilmiştir ? Eğer bu durum yasal değil ise şimdi ne yapılması gerekiyor? Bu konuda yargı huzuruna çıkmaya hazır mısınız? Sideral Lines Denizcilik Şirketi’ne ödemeler neden yapılmadı ve bu şirket neden devre dışı bırakıldı? Bunun ana nedenini ne idi? Şirketten istenilen ne idi de şirket buna uymadı? Ya da şirketten başka bir beklenti mi vardı?
Dördüncü sorum;
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu olan TİPİC Firması ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurumu olan KIB-TEK arasında imzalanan anlaşmaya rağmen neden böyle bir akaryakıt ortada yok denildi? Madem böyle bir yakıt yoktu neden böyle bir anlaşmaya imza konuldu? Bu risk niye alındı? Neden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarının itibarı ile oynandı?
Hedeflenen ne idi?