Teknoloji

Metaverse’de ‘sanal gerçeklik’ ne kadar gerçek?

Metaverse gerçek evreni ve pek çok sanal alt evreni kapsayan, çok boyutlu kurgusal bir dijital evrendir.

Dr. İsmail Maden, son günlerde sıklıkla tartışılan Metaverse teknolojisi ve olası tehditlerini AA Analiz Masası’na değerlendirdi.

***

Yaşadığımız salgın süreci, Facebook’un şirket adını “Meta”ya dönüştürmesi ve Metaverse’e yapacağı yatırımları duyurmasıyla popülerliğini artırmış olsa da esasında Metaverse yeni bir kavram değil. Bilim kurgu romanlarında, filmlerinde Metaverse ismiyle de başka isimlerle de sanal dijital evrenlerle karşılaşıyoruz. Popülerliğine rağmen Metaverse’in ne olduğu ve neleri kapsadığı üzerine net bir tanımlama yapmak mümkün değil. “Evren ötesi” ya da “üst evren” şeklinde Türkçeleştirebileceğimiz Metaverse, içerisinde bulunduğumuz gerçek evreni ve pek çok sanal alt evreni kapsayan çok boyutlu kurgusal bir dijital evrendir.

Metaverse ile ilgili beklentilerin çoğu esasında günümüzde de deneyimleyebildiğimiz fakat bir kısmı henüz kitleselleşmemiş teknolojilerden oluşur. Kullanıcıların kendilerine bir avatar oluşturup alternatif sanal bir hayatı yaşadıkları “Second Life” (İkinci Hayat) dünyasında okula gitmek, işe başlamak, gelir elde etmek, insanlarla sosyalleşmek ve yatırım yapmak mümkündür. Hatta Second Life üzerinden para kazanıp, bu parayı gerçek dünyaya aktarmak da söz konusudur.

Metaverse’de bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Böyle bir evrenin gerçekten var olup olmayacağını da. Pek çok Metaverse projesi henüz emekleme aşamasında. Yine artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojilerinin ya da bunları bir araya getiren genişletilmiş gerçekliğin (XR) katetmeleri gereken ciddi bir mesafe var. Teknolojik olarak gelişmelerinin yanı sıra ucuzlayıp kitleselleşmeleri de gerekiyor.

Metaverse evreninin kapsamı

Sanal dünyada uygulamaların kendi ekonomilerini oluşturmaları yeni bir durum değil. Sanal gerçeklik (VR) gözlüklerini giyerek bir konser ya da futbol maçını izlemek, -bilgisayar ve televizyondan izlemekten farklı olarak- 360 derecelik sanal evrende kameranın değil, gözlerinizin odaklandığı alanı seyretmek mümkün. Yine sanal gerçeklik evreninde çevrim içi eğitim ya da toplantılar yapılabilmektedir.

Artırılmış gerçeklik (AR) uygulamaları ile telefonunuzdan beğendiğiniz ayakkabıları önce telefonun kamerasını ayağınıza tutarak, ayağınızda deneyip nasıl durduğuna bakıp satın almak da mümkün. Artan internet hızlarıyla birlikte nesnelerin interneti (IoT) de her geçen gün daha fazla hayatımıza giriyor. Akıllı evler, akıllı şehir uygulamalarıyla nesneler birbirleriyle haberleşip önden belirlenmiş görevlerini insan müdahalesi olmadan yerine getirebiliyor. Giyilebilir teknoloji de geçtiğimiz yıllarda ciddi mesafe katetti. Akıllı saatler nabzınızı; akıllı mücevherler ne kadar uyuduğunuzu, stres durumunuzu; akıllı ayakkabılarınız ne kadar koştuğunuzu, kaç kalori yaktığınızı; akıllı yoga taytlarınız ise hareketleri doğru yapıp yapmadığınızı size söylüyor. Bunların tamamı kitleselleşmemiş de olsa günümüzde deneyimlenebilen teknolojiler.

Metaverse’i yepyeni bir teknoloji olarak değil, hali hazırda kullanılan pek çok teknolojinin gelişerek birlikte yer aldığı bir yer olarak düşünmemiz gerekir. Zeki Müren’in de sizi gördüğü, hatta görmekle kalmayıp bir kafede oturup çay içebildiği bir evren olarak düşünebiliriz.

Metaverse’in esas vadettiği ise tüm bunların iç içe geçtiği ve etkileşimin çok daha üst düzeyde gerçekleştiği bir evren. Metaverse’i yepyeni bir teknoloji olarak değil, hali hazırda kullanılan pek çok teknolojinin gelişerek birlikte yer aldığı bir yer olarak düşünmemiz gerekir. Zeki Müren’in de sizi gördüğü, hatta görmekle kalmayıp bir kafede oturup çay içebildiği bir evren olarak düşünebiliriz.

Metaverse’in geleceği tartışmalı

Tüm bu teknolojiler arasından Blockchain teknolojisinin (ödeme sistemleri dışında) Metaverse’de nasıl yer alacağı, bu sanal evrenin geleceği açısından kritik öneme sahip. Blockchain teknolojisi, herhangi bir merkezi yapıya ihtiyaç duymadan veri tabanı oluşturmaya olanak sağlıyor. Metaverse üzerindeki kimliklerimiz, bugün ürettiğimizden çok daha fazla kişisel verilerimiz -kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz duygu durumlarımızın verileri de dahil- merkezsiz bir ortamda mı, yoksa sürece dahil olan teknoloji devlerinin merkezi veri tabanlarında mı tutulacak? Her iki durumda da ulus devletler bu duruma nasıl yaklaşacaklar? Ulus devletlerin bu sanal evrenlerdeki pozisyonu ne olacak? Bu gibi sorular hala belirsizliğini koruyor. Devletlerin günümüzde iyice yaygınlaşan kripto paralarla ilgili dahi takınacakları tavır belirsizliğini sürdürürken Metaverse konusunda nasıl adımlar atılacağı merak konusu.

Metaverse ile ilgili beklentilerin çoğu esasında günümüzde de deneyimleyebildiğimiz fakat bir kısmı henüz kitleselleşmemiş teknolojilerden oluşur. Kullanıcıların kendilerine bir avatar oluşturup alternatif sanal bir hayatı yaşadıkları “Second Life” (İkinci Hayat) dünyasında okula gitmek, işe başlamak, gelir elde etmek, insanlarla sosyalleşmek ve yatırım yapmak mümkündür. Hatta Second Life üzerinden para kazanıp, bu parayı gerçek dünyaya aktarmak da söz konusudur.

Sanal gerçeklik ne kadar gerçek?

Sanal gerçeklik deneyimlerinin en popülerleri arasında yer alan Richie’s Plank Experience’da, kullanıcılar sanal gerçeklik gözlüklerini taktıktan sonra bir asansöre binip üst katlara doğru çıkmaya başlarlar. Asansör kapısı açıldığında önünüzde yer alan ince tahtaya basıp yürümeniz ve sonrasında da cesaret edebilirseniz aşağı atlamanız gerekmektedir. O an gerçekte bir odada olduğunuzdan ve atacağınız bir adımın oda içerisinde atılacak bir adım olduğundan yüzde yüz emin olmanıza rağmen, sanal gerçeklik dünyasında o adımın sizi gökdelenden aşağı düşürecek olduğu hissi sizi engeller. Beyninize o adımı atma komutunu vermekte çok zorlanırsınız.

Bununla birlikte mevcut Deep Fake ve ses klonlama teknikleriyle şu an bile herhangi birisinin gerçekte hiç olmayan bir videosunu üretmek, hiç söylemediği şeyleri söyletmek ve bu ses-görüntü kombinasyonunun gerçeğe son derece yakın olması mümkün. Bunun 360 derece sanal gerçeklik evreninde karşınıza çıktığını ve hatta elinizdeki özel eldiven yardımıyla dokunma hissini yaşayabildiğinizi düşünün. Neyin gerçek neyin sanal olduğunu anlamak bugün bile iyice zorlaşmışken bu çok daha büyük bir meydan okuma olarak karşımıza çıkacak.

Sonuç olarak, Metaverse’de bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Böyle bir evrenin gerçekten var olup olmayacağını da. Pek çok Metaverse projesi henüz emekleme aşamasında. Yine artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojilerinin ya da bunları bir araya getiren genişletilmiş gerçekliğin (XR) katetmeleri gereken ciddi bir mesafe var. Teknolojik olarak gelişmelerinin yanı sıra ucuzlayıp kitleselleşmeleri de gerekiyor.

Walter Benjamin 1935’te yazdığı Mekanik Yeniden Üretim Çağında Sanat Yapıtı makalesinde; kameranın icadının, sanat eserinin sergileme değerinin kült değerinin önüne geçmesine neden olarak sanat eserinin özgünlüğünü/biricikliğini kaybetmesine yol açtığını savunur. Metaverse ise tüm dünyanın, insanların, hatta anı ve hayallerin özgünlüklerini yitirdiği bir evren olma potansiyeli taşıyor. Metaverse’de bizi bekleyen en büyük tehlike gerçekliğimizi ve gerçekliğe dair algımızı yitirme ihtimalidir.

***

[Doktorasını Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinde tamamlayan Dr. İsmail Maden, Memoria Bilişim ve Medya A.Ş.’nin kurucusudur]

(AA)

Başa dön tuşu