Özersay: “Sonucu Kıbrıslı Türkler değil, Kıbrıslı Rumlar belirledi”
Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, sosyal medya paylaşımında, Cumhuriyet Meclisi’nde Kıbrıs gündemiyle yapılan olağanüstü toplantıyı değerlendirdi. Özersay, “Sonucu Kıbrıslı Türkler değil, Kıbrıslı Rumlar belirledi” ifadelerini kullandı.
Özersay sosyal medya paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
1- Kıbrıs’ta geleneksel olarak yıllardır iki toplumun iradesi AYRI AYRI belirlenmiştir, bunun en önemli yansıması da İKİ AYRI SEÇMEN LİSTESİ olmuştur. Dünkü de dahil Güney Kıbrıs AB’ye üye olduktan sonra yapılan AP seçimlerinde iki ayrı seçmen listesi DEĞİL TEK SEÇMEN LİSTESİ geçerli olduğu için seçimin sonucunu esasen Kıbrıslı Rumlar belirlemiştir. Aynı durum bir önceki seçimle ilgili olarak da geçerliydi. O seçimde Kıbrıslı Türkler yanında bir grup Kıbrıs Rum seçmeni DE ÖYLE İSTEDİĞİ İÇİN AKEL adayı bir Kıbrıslı Türkün seçilmesi mümkün olabilmişti.
2- Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda İKİ AYRI SEÇMEN LİSTESİ ile seçim temel ilke olarak her aşamaya yerleştirilmişti. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kıbrıslı Rumların ayrı seçmen listesiyle sadece Kıbrıslı Rumların oy verebilecekleri bir seçimle belirleniyordu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise sadece Kıbrıslı Türklerin oy verebilecekleri ayrı bir seçmen listesi ile seçilebiliyordu. Aynı şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi’ndeki %30 oranındaki Kıbrıslı Türk milletvekilini SADECE Kıbrıslı Türkler, kendi AYRI seçmen listelerine göre Kıbrıslı Rumların oy veremeyeceği bir seçimle seçebiliyorlardı. Burada temel mantık şuydu: Kıbrıs’ta Rum toplumu sayısal olarak çoğunluk olduğu için tek seçmen listesiyle yapılacak seçimlerde SONUCU HER DURUMDA RUMLAR BELİRLEMİŞ OLACAK, Kıbrıslı Türklerin iradesi Kıbrıslı Rumların iradesi tarafından DOMİNE EDİLEBİLECEKTİ. Bunu önleyebilmek için “bir kişi bir oy” (one man one vote/majority rule) yaklaşımı dışlandı, her iki toplum da kendi temsilcilerini AYRI AYRI SEÇSİN denildi.
3- Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki bu temel ilke sadece içerideki temsilcilerin seçiminde değil kimi uluslararası örgütlerdeki temsilcilerde de devam ettirildi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi buna bir örnektir. Bugün dahi Kıbrıs Cumhuriyeti için ayrılan 3 sandalyenin iki asıl ve iki yedek üyesi Rum Temsilciler Meclisinden, bir asıl ve bir yedek üyesi ise bizim Cumhuriyet Meclisimizden gitmektedir. Ama bizden gidecek milletvekillerini RUMLAR DEĞİL bizim Meclisimiz belirlemektedir (ancak “Kıbrıs Türk toplumunun seçilmiş temsilcileri” adı altında).
4- Gelelim Annan Planı’ndaki düzenlemeye: 20 yıl önce Annan Planı maddeleri arasında eğer çözüm olur da birleşmiş Kıbrıs olursa Avrupa Parlamentosunda nasıl temsil edileceğimiz de düzenlenmişti. Buna göre AP’de Kıbrıs için ayrılan 6 sandalye iki taraf arasında nüfus oranına göre paylaşılacaktı ama “her durumda bu 6 sayısının en az 1/3’üne denk gelen sandalye her bir Kurucu Devletten olacaktı”. Yan’ en az 2 sandalye kuzeydeki Kıbrıs Türk Kurucu Devletinden seçilecekti, onun seçimleri de AYRI SEÇMEN LİSTESİYLE ilgili kurucu devlet tarafından yapılacaktı. Yani 1960 temel felsefesi Annan Planında bu konuda (biraz modifiye edilerek) sürdürülüyordu.
5- Aynı Annan Planı’nın referandumlarına da bakacak olursak AYRI SEÇMEN LİSTESİ mantığının orada da devam ettirildiğini görürüz. Çünkü Kıbrıslı Türklerin iradesini ölçmek için kuzeyde ayrı referandum, güneyde ayrı referandum yapıldı. Rumlar bizim referandumda oy kullanabilecek olsalardı, tek seçmen listesine dayalı TEK BİR referandum yapılmış olsaydı Kıbrıslı Türklerin iradesi Kıbrıslı Rumların iradesinin tahakkümü altına konulmuş olacaktı.
6- Bütün bu geçmişe ve temel hukuki metinlere baktığımızda net olarak görülen bir şey vardır: Bugün AP seçimleri için yapılan düzenleme Kıbrıs’ta yerleşmiş ve AB’nin üye kabul ettiği, sadece Kıbrıslı Rumlar tarafından yönetilmekte olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de Anayasasında ve bağlı olduğu uluslararası antlaşmalarda kayıt altına alınmış olan bu TEMEL ilkeye TERSTİR.TEK SEÇMEN LİSTESİNE dayalı olarak yapılan bir seçim olduğundan Kıbrıslı Türklerin kendi temsilcilerini BELİRLEYEBİLMELERİ İMKANININ SON DERECE KISITLI OLDUĞU, esasen Kıbrıs Rum seçmeninin iradesinin belirleyici olacağı bir seçimdir. Nitekim dün de tam olarak bu gerçekleşmiştir.
7- Kaldı ki AP seçimlerinde HANGİ KIBRISLI TÜRKÜN ADAY OLACAĞINA KIBRIS RUM SİYASİ PARTİLERİ karar vermiştir. Kıbrıslı Türklerin oy verebileceği adayları Kıbrıs Rum siyasi partileri belirlemiştir, bu açıdan da Kıbrıs Türklerinin iradesi aslında ortada yoktu.
8- Kıbrıslı Türklerin bir önceki AP seçimindeki oranda katılım göstermelerine HİÇ ŞAŞIRMAMAK gerekir diye düşünüyorum. 2004 yılı ertesinde çözüme hayır diyen Kıbrıs Rum tarafının AB’ye üye yapılmasıyla başlayan AB yaklaşımları, doğrudan ticaret tüzüğü ve benzeri konularda Kıbrıslı Türklere verilen sözlerin tutulmaması ve üye ülkeler arasında dayanışma prensibi temelinde müzakere masasını devirmesine rağmen Rum tarafını adeta koşulsuz desteklemesi Kıbrıslı Türklerin AB’ye dönük olarak ciddi bir GÜVEN BUNALIMI yaşamasına neden oldu. Kaldı ki son yıllarda sadece AP seçimlerinde değil KKTC’de de sandığa gitme konusundaki isteksizlik ve siyasete genel anlamdaki güvensizlik ortada. Kuşkusuz Avrupa Parlamentosu’nun Kıbrıs Türk tarafındaki “algısı” Avrupa Birliği’nin algısından daha iyi bir noktada da değil. Yani “bugüne kadar AP bizim için ne yaptı, ya da ne yapabilir, 700 küsur AP milletvekili içinde 6 milletvekili, hele de onlardan sadece biri neyi değiştirebilir, ne etkisi olur?” yönünde bir algı yaygın ve hakimken çok daha fazla bir sandık katılımı beklemek ne kadar gerçekçi olurdu ki?
9-Özetle Avrupa Parlamentosu seçimleri açısından sanırım çıkarılması gereken derslerden biri bu türden TEK SEÇMEN LİSTESİ ile yapılan seçimlerde bizim toplum olarak irademizi çoğu zaman domine edilen, Kıbrıs Rum iradesi karşısında bir nevi azınlık iradesi olarak muamele edilen konuma sokulmuş olacağıdır. Bu türden seçimlerde Kıbrıslı Türkler için özel düzenlemeler yapılmadığı sürece SONUCU BELİRLEYEN KIBRIS RUM TOPLUMU ve Kıbrıs Rum siyasi partileri olur. Aksi sadece bir İSTİSNA olmaktan öteye gidemez maalesef…